Soru:
Skolastik felsefede teoloji egemendir. Felsefi açıklamalar dinsel kabullerin doğrultusunda yapılmaktadır. Akıl-inanç probleminde aklın yetersizliği vurgulanmış, bu eksikliğin inançla tamamlanabileceği düşünülmüştür. Bu nedenle kiliseye tam bağlılığın esas alınması gerektiği savunulmuştur.
Bu parçaya göre Skolastik felsefe için aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
Açıklama:
Skolastik felsefe, 11. ve 14. yüzyıllar arasında Avrupa'da egemen olan bir felsefi akımdır. Bu akımın temel özelliği, dinsel inançların felsefi düşüncenin önünde yer almasıdır. Yani kısaca, ilahi vahiy ve din temel gerçeklik olarak kabul ediliyor ve felsefe dini dogmalarla uyumlu olmaya çalışıyor.
Skolastik felsefede, aklın sınırlı olduğu ve tek başına gerçeğe ulaşamayacağı düşünülür. Bu nedenle, inanç akla göre daha üstün görülür. Felsefi açıklamalar dinsel kabullerin doğrultusunda yapılır. Örneğin, Tanrı'nın varlığı, Hz. İsa'nın mucizeleri gibi konular akıl yoluyla kanıtlanmaya çalışılmaz. Aksine, bu konular dinsel metinlere dayalı olarak kabul edilir.
Skolastik felsefede kiliseye tam bağlılığın esas alınması gerektiği savunulur. Çünkü kilise, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görülür. Bu nedenle, kiliseye itaat etmek, Tanrı'ya itaat etmek anlamına gelir.
Bu paragrafta verilen bilgilere göre, Skolastik felsefe için aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Akıl her şeyin ölçütüdür. B) Akıl tüm olan bitenleri kavrayabilir. C) Akli olmayan görüşler eksiktir. D) Akıl kısıtlı bilgiye ulaşabilir. E) Akıl tümden reddedilmelidir.
Cevap: D) Akıl kısıtlı bilgiye ulaşabilir.
Skolastik felsefede aklın sınırlı olduğu ve tek başına gerçeğe ulaşamayacağı düşünülür. Çünkü akıl beş duyuyla algılanabilen dünyayla sınırlıdır. Oysa gerçeklik sadece bu dünyadan ibaret değildir. Bu nedenle, akıl tek başına gerçeğe ulaşamaz.